Kişinin bir yakının vefat etmesinin ardından vefata ilişkin olarak yapılması gereken hukuki işlemler ile elbette ki mirasın paylaşılması söz konusu olmaktadır. Vefat eden kişinin başta vasiyetname olmak üzere ölüme bağlı tasarruf adı verilen işlemleri yapmış olması durumunda mirasın paylaşımı bu işleme göre yapılacak olmakla birlikte
Genel itibariyle bir kişiye miras kaldığında yalnızca nakit ve taşınır ya da taşınmaz mallar gibi olumlu değerlerin mirasçıya geçtiği düşünülse de durum böyle değildir. Murisin terekesi, yani tüm malvarlığı yalnızca bu pozitif değerleri değil, aynı zamanda negatif değer olan borçları da içerir. Dolayısıyla miras kaldığında murisin borçlarının da değerlendirilerek eğer borçları malvarlığından fazlaysa mirasın reddedilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde mirasçıların borçlardan sorumluluğu doğacak olup bunun önlenmesi için kapsamlı dava süreçlerine kalkışılması zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.
-
Miras payları
Miras oranları vefat zamanında hangi hısımların hayatta olduğuna göre değişmektedir. Eğer murisin hayatta bir eşi yoksa ancak çocukları varsa mirasın tümü, çocuklar arasında eşit olarak paylaştırılır. Çocuklarla birlikte hayatta bir eşi var ise mirası 1/4 oranı sağ kalan eşe ait olup 3/4 oranı ise tüm çocuklar arasında eşit olarak paylaştırılır. Yani örneğin bir kişinin eşi ve üç çocuğu olması durumunda çocukların her biri ve eşi mirasın 1/4 oranına hak kazanırlar. Eşi ve iki çocuğu olması durumunda ise mirasın 2/8’i eşin, 3/8’i bir çocuğun ve 3/8’i ise diğer çocuğun olmaktadır.
Murisin çocuğu olmaması durumunda ise varsa sağ kalan eşle birlikte hayatta olan anne ve babası mirasçıları olurlar. Bu durumda sağ kalan eş varsa 1/2 oranında mirasa hak kazanırken murisin anne ve babası ise 1/4’er oranda mirasa hak kazanırlar. Eğer sağ kalan eş yok ise mirasın tamamı eşit paylarla murisin anne ve babası arasında paylaştırılır. Murisin anne ve/veya babasının daha önce ölmüş olması durumunda hak kazanacak oldukları payları, çocuklarına geçer. Örneğin murisin eşi, annesi ve kardeşi hayattaysa mirasın 2/8’i eşine, kalanın yarısı olan 3/8’i annesine, 3/8’i ise babası vefat etmiş olması nedeniyle kardeşine kalacaktır.
Murisin vefat tarihinde çocukları, anne veya babası veya kardeşlerinin bulunmaması halinde ise büyükanne ve büyükbabası üzerinden miras paylaştırmaya gidilmekte, bu şekilde de herhangi bir mirasçıya erişilememesi durumunda miras, devlete kalmaktadır. Boşanma davası devam ederken eşlerden birinin vefat etmesi durumunda ise diğer eşin mirasçılık hakkı devam etmektedir. Fakat bu durumda murisin diğer mirasçıları boşanma davasına muris adına devam etmesi ve dava sürecinde sağ kalan eşin boşanma davasına yol açan olaylarda kusurlu olduğunun ispat edilmesi durumunda sağ kalan eş, mirasçılık hakkını kaybetmektedir.
-
Mirasın Paylaşılması
Miras payları bu şekilde olmakla birlikte mirasın paylaşımı için ise farklı durumlar söz konusu olmaktadır. Bu noktada eğer murisin tüm malvarlığının kapsamı mirasçılar tarafından bilinmiyorsa terekenin tespiti davası açılması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bu davada mahkeme aracılığıyla gerekli resmî kurumlara yazılar yazılarak mirasın taşınır ve taşınmaz tüm malvarlığı tespit edilir.
Malvarlığı zaten biliniyorsa veya tespitin yapılmasının ardından ise öncelikle mirasa erişilebilmesi için mahkeme veya noter üzerinden bir mirasçılık belgesi alınması gerekmektedir. Bu mirasçılık belgesi ile mirasçıların bir araya gelerek öncelikle veraset ve intikal beyannamesinin verilmesinin ardından bankadaki nakit paraya erişebilmeleri ve bu parayı kendi aralarında paylaşabilmeleri mümkün hale gelir.
Taşınmazlar üzerinde işlem yapılabilmesi için ise öncelikle taşınmazın intikalinin, yani muris adına kayıtlı iken mirasçılar adına kaydının yaptırılması gereklidir. Bu işlemi her bir mirasçının tek başına yapabilmesi mümkündür. İntikalin yapılmasının ardından taşınmaz üzerinde mirasçıların elbirliği ile mülkiyeti oluşur, yani her ne kadar taşınmaz, mirasçılar adına kaydedilmişse de mirasçılar kendi payları üzerinde hala tasarruf edemez, yani paylarını satamazlar. Bunun için ise elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesi gerekmektedir. Bu dönüşüm, tüm mirasçılar veya vekillerinin birlikte tapuya başvurmaları ile yapılabileceği gibi mirasçıların bir araya gelememeleri halinde bir dava aracılığıyla da gerçekleştirilebilir.
Taşınmazlarda paylı mülkiyete geçilmesinin ardından gerek taşınmaz, gerekse nakit de dahil olmak üzere taşınır malvarlığı üzerinde mirasçıların tasarruf edebilmeleri mümkün hale gelir. Fakat her ne kadar nakit paranın miras payları oranında paylaşılabilmesi kolaysa da aynı durum taşınmazlar ve araç gibi taşınırlar için söz konusu olmamaktadır. Bu durumda mirasçılar tarafından tüm malvarlığının üçüncü bir kişiye satılarak elde edilen gelirin paylaşılması veya bedelde anlaşılarak mirasçılardan birinin diğer mirasçıların payını satın alması mümkün olabilmektedir. Fakat bu yöntemin tercih edilmemesi veya mirasçılar arasında anlaşma sağlanamaması durumunda ise ortaklığın sona erdirilmesi için bir dava açılması gerekir.
Uygulamada izale-i şüyu adı verilen ortaklığın giderilmesi davasında mahkemeden malların üçüncü kişiye satılmadan mirasçılar arasında payları oranında paylaştırılması istenebileceği gibi malların niteliği itibariyle böyle bir paylaşmanın mümkün olmaması durumunda ortaklığın satış yöntemi ile giderilerek satış bedelinin payları oranında mirasçılar arasında paylaştırılması da söz konusu olabilir. Mahkemece satışa karar verilmesi durumunda miras kalan malvarlığının üçüncü kişiye satılmasını istemeyen mirasçıların ihaleye katılarak diğer mirasçıların paylarını satın alabilmeleri mümkündür.
Tüm bu süreç mirasçılar tarafından bizzat gerçekleştirilebileceği gibi özellikle anlaşmanın sağlanamaması ve davaların söz konusu olması halinde bir vekille çalışılması, sürecin daha pürüzsüz işlemesi için önem arz etmektedir. Konuyla ilgili daha detaylı bilgi almak için büromuzla iletişime geçebilirsiniz.
