Giriş
Arabuluculuk, yalnızca bir uyuşmazlık çözüm yöntemi değil, aynı zamanda bir iletişim sanatıdır. Sürecin özünde, taraflar arasındaki güvenin yeniden inşası, anlamanın sağlanması ve irade beyanlarının net şekilde ortaya konulması yatar. Bu nedenle kullanılan dil, sadece bilgi aktaran bir araç değil; sürecin yönünü, duygusunu ve etik boyutunu belirleyen temel bir unsurdur. Her kelime bir anlam dünyası, bakış açısında bir değişim, anlayışa giden bir yol barındırır. Duyduğumuz kelimeler. Hissettiğimiz kelimeler…
İnsanları çatışmadan netliğe taşıyan sözcükler vardır. Özellikle “onay” (consent) gibi kavramlar, arabuluculukta yalnızca hukuki sonuç doğuran terimler olarak değil, taraf iradesinin samimiyeti, bilinçliliği ve özgürlüğü bağlamında çok katmanlı anlamlar taşır.. Arabuluculukta sözcükler sadece açıklamaz. Dönüştürür.
1. Sözün Gücü: Arabuluculukta Dilin İşlevi
Arabuluculukta kullanılan her sözcük , tarafların hem iç dünyasında hem de birbirleriyle ilişkilerinde yankı bulur. Bu nedenle tarafların duygusal, kültürel ve bilişsel dünyasına hitap eden bir dil tercih edilmelidir. Taraflar, arabulucuya değil; kendi uzlaşılarına yöneldiklerinden, sürecin başarısı kullanılan dilin açıklığına, samimiyetine ve kapsayıcılığına bağlıdır1.
2. Örneğin “Consent” Kavramı: Onayın Ötesinde bir anlama sahiptir .
“Consent”, Türkçeye “onay” “ rıza” olarak çevrilse de, arabuluculuk bağlamında çok daha derin anlamlara sahiptir. Bu sözcük , tarafın yalnızca bir karara “evet” demesini değil; kararın sonuçlarını anladığını, sürece özgür iradesiyle katıldığını ve sürecin etik zeminini kabul ettiğini varsayar2. Arabuluculukta rıza bir prosedürden ibaret değildir; sürecin etik ve insani zeminidir. Gerçek anlamda verilen rıza, yalnızca bir imza ya da onay beyanı değil; tarafın özgür iradesiyle sürece katılım göstermesidir. Bu katılım olmadan yürütülen her diyalog, potansiyel olarak bir manipülasyon ya da psikolojik baskı biçimine dönüşebilir. Oysa ilerleme, bireyin zorlanmadan, kendi içsel iradesiyle yaptığı seçimlerle mümkün olur. Uzlaşı; zorla değil, sahip çıkılarak kurulur.
Arabuluculuk masasında dile gelen her sözcük, tarafın özgürce ‘evet’ diyebildiği bir zeminde anlam bulur. Rızanın olmadığı yerde diyalog, nazik görünen bir tahakküme dönüşür. Ama özgürce verilen bir rıza ile atılan her adım; mecburiyet değil, içten gelen bir yönelişin izidir. İşte o zaman uzlaşma gerçek, ilerleyiş kalıcı olur.
3. Sözün Gölgesi: Zımni Anlamlar ve Sessiz Kabul
Bazı durumlarda taraflar açıkça onay vermeseler de davranışlarıyla veya sessizlikleriyle bir tür “zımni consent” ortaya koyarlar. Bu, özellikle kültürel bağlamlarda önemlidir. Örneğin, bazı toplumlarda doğrudan “hayır” demek kaba sayıldığından, taraflar kaçınarak veya susarak bir anlam aktarırlar3. Arabulucu, bu sözsüz mesajları fark etmek ve tarafın gerçekten “rızası” olup olmadığını anlamakla yükümlüdür.
4. Kavramların Kıyısında: Hukuki Dil ile İnsani Dil Arasında
Arabuluculukta kullanılan dilin hem hukuki geçerliliği olmalı hem de insani duyarlılığı korumalıdır. “Consent” örneğinde olduğu gibi, bir kelime hem protokolün imzalanması anlamına gelebilir hem de bir tarafın içinde bulunduğu duygusal güvenlik durumunu temsil edebilir. Bu noktada, arabulucunun sözün hem biçimsel hem içeriksel boyutunu analiz etmesi gerekir4.
5. Arabulucunun Söz Ustalığı
Arabulucunun dili, tarafların duygusal güvenliğini sağlamakla yükümlüdür. Sözcüklerin seçimi, tonu, sırası ve bağlamı sürecin olumlu veya olumsuz seyretmesine neden olabilir. Arabulucunun görevi, yalnızca kelimeleri aktarmak değil; onların içindeki anlamı, sessizliği ve potansiyel çatışmayı da yönetebilmektir5.
Sonuç
Arabuluculukta sözler, sadece araç değil; sürecin kendisidir. “Consent” gibi bir kelime, sadece onay anlamına gelmez; aynı zamanda tarafın anlaşmaya olan inancını, güvenini ve duygusal uyumunu da içerir. Arabulucuların bu tür kelimelerin çok katmanlı doğasını anlaması, sürecin etik, etkili ve insani temelde yürütülmesini sağlar. Bu nedenle, arabuluculuk sadece sözlerden ibaret değildir; ama sözsüz bir arabuluculuk da mümkün değildir.
Kaynakça
- Moore, C. W. (2014). The Mediation Process: Practical Strategies for Resolving Conflict. Jossey-Bass. ↩
- Menkel-Meadow, C. (2001). “Ethics Issues in Mediation.” Conflict Resolution Quarterly, 19(2), 203-225. ↩
- Avruch, K. (1998). Culture and Conflict Resolution. United States Institute of Peace Press. ↩
- Bush, R. A. B. & Folger, J. P. (2005). The Promise of Mediation: The Transformative Approach to Conflict. Jossey-Bass. ↩
- Winslade, J., & Monk, G. (2000). Narrative Mediation: A New Approach to Conflict Resolution. Jossey-Bass. ↩
