1. Hukuku neden seçtiniz?
Adaletsizliğe karşı içsel bir hassasiyetim hep vardı. Hukuk, benim için sadece mesleki bir alan değil; insan onuruna alan açmanın, güveni inşa etmenin ve toplumsal dengeyi sağlamanın en etkili yolu oldu. Bu yüzden hukuku seçtim – bir araç olarak değil, bir sorumluluk olarak.
2. Sizi bir hukukçudan daha fazlası yapan şey nedir?
Hukuku yalnızca bir hak arama mekanizması olarak görmüyorum. Hukuk; iletişimdir, barıştır, gelecektir. Arabuluculuk deneyimimle birlikte insanları gerçekten dinlemeyi, duyguların altında yatan ihtiyaçları anlamayı öğrendim. Bu, beni sadece bir avukat değil, aynı zamanda güven kuran bir köprüye dönüştürdü.
3. Arabuluculuk mesleğinde sizi en çok etkileyen an neydi?
Bir boşanma arabuluculuğu sürecinde taraflar, ilk görüşmeye yalnızca öfkeyle gelmişti. Süreç ilerledikçe birbirlerinin hikâyelerini duymaya, kırılmaların nedenini anlamaya başladılar. En sonunda çocuklarının karşısında el sıkışarak çıktılar. O an, “adalet sadece karar değil, duygusal restorasyondur” dedim içimden.
4. Dijitalleşme sizin için ne ifade ediyor? Kadınlar için tehdit mi, fırsat mı?
Dijitalleşme bir gerçeklik ve onu yok saymak mümkün değil. Ama bu dönüşüm kadınların sesini duyurması, bilgiye erişmesi ve görünür olması için çok büyük bir fırsat. Yeter ki bu sürece kadınlar eşit temsil ile dahil olsun ve dijital adalet anlayışı gelişsin.
5. Uluslararası çalışmalarda sizi motive eden şey nedir?
Kadınların hikâyeleri evrenseldir; dil değişir, ama mücadele aynıdır. BPW International İzmir Kulübü’nde aktif görev alıyorum çünkü sınırları aşan bir kadın dayanışmasının mümkün olduğuna inanıyorum. Malta’da bir kadınla, Almanya’da bir girişimciyle, Afrika’da bir akademisyenle aynı motivasyonla yan yana durabilmek tarifsiz bir güç veriyor.
6. Sizi dışarıdan tanımayan biri nasıl biri olduğunuzu sanır, içeride neler var?
Dışarıdan bakıldığında net, disiplinli, organize biri gibi görünürüm – ki bu doğrudur. Ama içimde çocukluğundan beri dünyayı iyileştirme hayali kuran, empatiyle büyümüş biri var. Adaletsizliğe karşı bazen profesyonel kalmakta zorlanan, ama her zaman yapıcı olmaya çalışan bir kalp taşıyorum.
7. Günlük yaşamınızda ruhunuzu nasıl besliyorsunuz?
Deniz kenarında yürümek, yazmak, kadınlarla yapılan derin sohbetler… Beni besleyen şeyler sade ama anlamlı. Ruhun beslenmesi, meslekte dayanıklılık ve yaratıcılık için şart. Sessizlikte dinlenirim, yazarken şifalanırım.
8. En çok hangi alanda değişime katkı sunduğunuzu hissediyorsunuz?
Kadınların hukukla bağ kurmasına aracılık ettiğim her anda… Bir kadının kendi hakkını öğrendiği, sesini duyurduğu, yeni bir başlangıç yaptığı her dosyada değişimin küçük bir parçası oluyorum. O anlar, mesleğin ötesinde bir anlam kazanıyor.
9. Geleceğe dair vizyonunuz nedir?
Toplumsal barış dilinin yaygınlaştığı, kadınların karar verici pozisyonlarda daha fazla yer aldığı, hukukun bir korku değil güven diliyle konuşulduğu bir dünya hayal ediyorum. Ve bu hayalin sadece konuşmakla değil, yapmakla mümkün olduğuna inanıyorum.
10. Bugünkü Nevin Can’a geçmişte bir öğüt verseniz ne söylerdiniz?
“Kendini ertelediğin hiçbir şey gerçekten iyilik getirmiyor. Kendin ol, ama kendine de sahip çık. Güç başkalarına iyi gelir, ama senin inceliğin seni var eden şey.”